Çocuklarla Sağlıklı İletişim 2

19.12.2018 202

ÇOCUKLARA KÖRLEŞMEMEK –ÇOCUKLARLA SAĞLIKLI İLETİŞİM 2-  

Daha önce benzeri görülmemiş tarihi bir devre şahitlik ediyoruz. Aklımızı zorlayacak derecede yoğun bir yaşam sürdüğümüz bu devirde, meşguliyetler arasında bocalamaktayız. Aslında birçok kolaylaştırıcı teknolojik vasıtaya sahibiz, bu doğru. Peki buna rağmen neden daha fazla yoğun ve daha fazla meşgulüz?

Bu sorunun cevabını bildiğinizden eminim. Nitekim hepimiz kolaylaştırıcı araçlarla aynı orantıda hızlı bir yaşam sürdüğümüzün farkındayız.

İnsan, belli bir takım içgüdülere ve fiziksel özelliklere sahip olan bir varlıktır. Bunlara binaen insanda en bariz görülen özellik ise sahip olma arzusudur. Yani daha fazla şeye sahip olmak istiyoruz ve bu isteğimizi kamçılayan reklam yığını bir asırda yaşıyoruz.

Yaşadığımız bu çağda beş duyu organımızın algılama gücünü aşan reklam fenomenlerine maruz kalmaktayız. Bu cümleyi bilinçli kurdum, yani gerçekten bildiğimiz duyusal algılarımızı aşan bir oranda bu. Hedef ise bilincimiz değil bilinçaltımız.

Bütün bu sebeplerden dolayı bütün günümüzü kapsayan meşguliyetleri biz, kendimiz istemekteyiz. İş yoğunluğu, aş arzuları ve tutkular… Kendimize dahi vakit ayıramaz hale geldik. Gözlerimizi alan fenomenler, aslında gözlerimizi körleştirdi. Kendimize bile körleştik çoğumuz.

İçinde bulunduğunuz ailenizin bir gününü hayal edin. Neler yapıyorsunuz her biriniz? Ebeveynlerden en az biri günün yarısını aşkın bir zaman diliminde evin dışında vakit geçiriyor. Evde kalan ise bir o kadar iş yoğunluğuna maruz. Arkadaşlar ve misafirleri hesaba katın. Ve tabii ki toplumu esir eden günlük veya haftalık dizi veya programlar… Çocukların okulu, dersi, ihtiyaçları derken iş iyice içinden çıkılmaz bir hal alıyoruz.

Bu durumda size şu soruyu yöneltiyorum: Acaba gözden kaçırdığınız herhangi bir şey var mı?

Bence var: Çocuklarınız. Bütün bu yoğunluk arasında size sürekli görünmek isteyen en kıymetlileriniz… Onlar gece-gündüz size yani anne-babalarına görünmek için bir şeyler yapadururlar. Sizin kendilerini fark etmelerinizi beklerler. Ve bunun için dikkat çekici uğraşılar, bambaşka şeyler yaparlar. Ta ki sizin onları fark etmeyeceğinizi anlayıncaya değin.

Peki sonra?

Sonra ise sizin fark etmediğinizi başkalarının fark etmelerini ister kimisi ve ortaya sanal ortam medya düşkünü bir çocuk çıkar. Ya da başkalarının hayranı. Kimisi ise asla fark edilmeyeceğini zanneder ve içinden hiçbir şey yapmak gelmez. Oyun dahi oynamak istemez. İş öyle bir raddeye varır ki, hayal bile etmek istemezler. İşte çocuklarda depresyon, algı bozukluğu, öğrenim güçlüğü vb bozuklukların başlangıcı burasıdır.

Dikkat!

İşte bu noktada ebeveyn-çocuk arasında iletişim bozukluğu ortaya çıkıyor.

Birçok anne-babadan çocuklarına dair şikayetler işittim. Derslerine sıkı çalışmamaları, kötü sınav sonuçları, sürekli TV izlemeleri veya bilgisayar/telde oyun oynamaları gibi.. Yukarıda izah ettiğim durum bize şunu gösteriyor: Çocuklarda görülen sorunların temel sebebi ailedir.

Elbette ailelerin önemli uğraşıları ve iş programları olabilir. Ve tabii ki çocukları için ideal bir gelecek endişesiyle bunu yapmaktadırlar. Fakat ideal bir gelecek kaybından daha ağır bir kayıp vardır: Çocukların kendilerini kaybetmek. Hayatta kendi başına hiçbir şey başaramayan, hayal edemeyen, tasarı becerisinden yoksun, öğrenim güçlüğü olan ve en önemlisi de ilişki kuramayan bir çocuğun geleceğinden ne gibi beklentileri olabilir ki?

O halde kaybın en ağırının olmaması için, önemin en büyüğünün buraya verilmesi gerekir. Çocuklarınız ve aileniz için içinde bulunduğunuz meşguliyetler sizleri onları görmekten alıkoymamalı.

ABD’de yapılan bir çalışmada, yaşamda başarılı olan çocukların bu başarılarını belirleyici en önemli etkenin bu olduğu kanıtlanmıştır. Söz konusu çalışma ABD’de öğrenim gören çocuklar üzerinde yapılmıştır. Bu çalışmanın sonucunda Çinli göçmen çocukların en başarılı öğrenciler oldukları bulgulanmıştır. Sebebi araştırıldığında ise çok önemli bir sonuç ortaya konulmuştur.

ABD’li çocuklar oldukları yerin yerlileri. Çinli çocuklar ise diğer öğrenciler arasında yabancılık çekiyor. Onların dillerini bilmiyor ve kültürlerinden de habersizdiler. Bu çocukların aileleri ise onların ortama ısınmaları ve alışmaları için çocuklarıyla daha çok vakit geçiriyor ve üzerlerinde duruyorlardı. Yani onlara odaklanmış ve onları görmüşlerdi. İşte ailelerin bu görmeleri ve ilgileri sonucunda ortaya akranlarından çok daha başarılı çocuklar çıkmıştı.

Bizim olana alışmak ve zaten bizde anlayışına sahip olmak, bazı olumsuzluklara yol açmaktadır. Onların en önemlisi de bu bahsettiğimiz durumdur. Çocuklarla sağlıklı iletişim kurmak istiyorsak, bütün meşguliyetler arasında onları görebilmeli ve yaptıklarına olumlu tepkiler verebilmeliyiz. Bunun başka yolu yoktur.

Kör olmak sadece renkleri duyumsamamak demek değildir. Aslında kör olmak fark etmemektir. Fark edilmesi gereken bir durumu fark etmemek. Ailelerin en büyük sorunu çocuklarına körleşmek. Çünkü bu durumun tahribi büyük. Çocuklar gelecektirler, gelecek çocuklardır. Aslında çocuklara körleşmek, geleceğimize körleşmek demektir.

Geleceğimize körleşmek ise onu yok etmek kadar büyük bir tehdittir. Çocuklara da öyle.

Saygı ve sevgilerimle.

 

¤Psikolog Kadir Özsöz¤

Paylaş Facebook  Paylaş twitter  Paylaş google  Paylaş linkedin